Hayatta mutlu olma amacı, insanların en temel hedeflerinden biri. Ancak mutluluğun sağlanması için iki önemli faktör söz konusu. Bunlar; beklentilerin alçakta tutulması ve ya imkânların artırılması ya da isteklerin azaltılması gerekliliğidir. Bu üçlü denklemin sağlanmadığı bir yaşamda huzur ve mutluluk bulmak mümkün değildir.
Piyasa durumu ise dikkat çekici bir çelişki içeriyor. Ekonomist olmadığını vurgulayan bir uzman, Türkiye’de ticaretin durduğuna ve küçük esnafların zor durumda olduğuna dikkat çekiyor. Haciz ve icra sorunlarıyla boğuşan bu kesimlerin yanı sıra, gelir dağılımındaki adaletsizlikler de göz önünde. Fakir ile zengin arasındaki uçurum, millî gelirden eşit miktarda pay alamamaları sonucu artan bir sıkıntıya yol açıyor.
Özellikle piyasanın durması ve ticaretin gerilemesinin temel nedenlerinden biri, yüksek gelirlerin bankalarda faize yatırılması. 2-3 milyon TL gibi bir geliri olan kişiler, aylık faiz gelirleriyle yaşamlarını sürdürmeye çalışıyor. Ancak bu insanlar, gayrimenkul yatırımlarında bekledikleri kira gelirlerinin çok altında kalmaları nedeniyle sorun yaşıyorlar. Restoranlar ve kafeler dolu görünse de, çoğunluk borçla yaşamını sürdürüyor.
Esnafın içinde bulunduğu durum oldukça kötü. Vatandaşın genel hali bu olduğu sürece, esnafın da durumu düzelmez. Üretim noktasındaki zayıflık ve iş gücünün talep karşısındaki isteksizliği, Türkiye’de ciddi bir sorun teşkil ediyor. İş beğenmemek ve çalışmamak gibi sorunların ön plana çıkması, hangi alanda olursa olsun iş hayatını olumsuz etkiliyor.
Ülkemizde bir dönem çok sayıda üniversite açıldı. Ancak bu, sadece masa başı iş arayışıyla sonuçlandı. Mezunlar, deneyimsiz oldukları halde hemen yüksek pozisyonlar talep ediyor. Bu durum, sosyal yaşamı daha da zor hale getiriyor.
Günümüzde insanlar, internet, akıllı telefonlar ve teknolojiye olan bağımlılıklarıyla farklı bir çaba içerisine girmiş durumda. Aile yapısında yaşanan çözülme, toplumda derin etkilere yol açıyor. Geçmişin geleneksel aile yapıları, artık yerini çekirdek aile kavramına bıraktı. Ailelerin değerleri, kuşaklar arası aktarımda yeterince güçlenemiyor.
Türk toplumu gün geçtikçe örf, adet, gelenek ve dini değerlerinden uzaklaşıyor. Mevcut yapı, toplumu ekonomik ve sosyal yönden etkileyerek geleceği karartıyor. Medya, aile yapısına yönelik olumsuz örnekler sunarak bu sorunları pekiştiriyor. Aile hukuku ise adeta tarihe karışmış durumda.
Diğer yandan, bu durum Türk toplumundaki aile anlayışını altüst etti. Toplumsal yapının değişimi, ekonomik ve sosyal sancılara yol açtı. Geleneksel değerlerin kaybolması, ileride daha büyük sorunları beraberinde getirecek gibi gözüküyor. Bu süreçte, toplumun akil insanlarının harekete geçmesi hayati önem taşıyor.
Öğrenilmiş deneyimler, toplumumuz için büyük bir değer teşkil ediyor. Ailede huzur ve mutluluğun sağlanması, evrensel bir anlayışla birleşiyor. Ancak, bunların yitirilmesi ciddi bir tehlikenin habercisi.
Son olarak, geleceğe sağlam bir miras bırakma sorumluluğu da göz ardı edilmemeli. 30 Mayıs Cuma akşamı, ekonomi profesörü Mete Gündoğan, Öncü RTV’de “Kitabın Ortasından” programına konuk olacak. Bu programda güncel ekonomik durumu değerlendirecek.
Gelecek buluşmalarımızda tekrar görüşmek dileğiyle. Hoşça kalın, dostça kalın,
News
