AZ BULUTLU
SABAHA KALAN SÜRE
Trump’ın Körfez Ülkeleriyle “Ticaret Diplomasisi”
ABD Başkanı Donald Trump’ın 13-16 Mayıs tarihleri arasında Suudi Arabistan, Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri’ni kapsayan ziyareti, 20 Ocak 2025 itibarıyla göreve başlamasından bu yana gerçekleştirdiği ilk devlet ziyaretidir. Bir ABD başkanının yurtdışındaki ilk resmi seyahatinin hangi ülkeye yapılacağı; dış politika önceliklerinin belirlenmesi açısından büyük önem taşır.
Trump, başkanlık görevine başladığında ilk yurtdışı gezisini Suudi Arabistan’a yapmıştı. Yeniden başkanlığa seçildikten sonra da Körfez bölgesini tercih etmesi, önceki başkanların Avrupalı müttefikler olan Birleşik Krallık ve Fransa gibi ülkeleri ziyaret etme geleneğinden bir farklılık gösteriyor. Bu durum, mevcut yönetimin bölgedeki stratejik önceliklerini de yansıtıyor.
Kongre ve diğer Amerikan kurumları, dış politikaların biçimlenmesinde önemli bir yere sahip olsa da Körfez ziyaretinin ilk durak olarak seçilmesi, Trump’ın kişiliğinin Amerikan politikaları üzerindeki etkisinin arttığını gösteriyor.
Trump’ın Riyad, Doha ve Abu Dabi’deki ziyaretleri, Ortadoğu’daki stratejik müttefiki İsrail’e yönelik yapacağı ziyaretin öncesinde gerçekleşmesi açısından dikkat çekici bulunuyor. Bu bağlamda, Trump’ın bölgedeki düzenlemelere dahil etmediği İsrail, ABD’nin stratejik yöneliminin değişmekte olduğunu işaret ediyor. İsrail’in sol eğilimli gazetesi Haaretz, Trump’ın bu gezisini, işgalci İsrail Başbakanı Netanyahu’ya karşı bir darbe olarak değerlendirdi. Gazete, Trump’ın bahsi geçen ziyaretinin geniş ölçekli bir bölgesel hareketin parçası olduğunu vurguladı.
Netanyahu’nun, Suudi Arabistan, Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi ülkelerde Trump’ın aradığı ya da ihtiyaç duyduğu şeylere sahip olmadığı ifade ediliyor. Zengin Arap ülkelerinin sunduğu trilyonlarca dolarlık yatırım vaatleri, Trump’ın gerçekçi vaatler olarak algıladığı unsurlar arasında yer alıyor. Önceki ziyaretlerinde İsrail’i kapsayan Trump, bu sefer rotasında Tel Aviv’i gösterememiştir. Bu durum, Netanyahu yönetiminin Gazze saldırıları sonrasında yaşadığı olumsuz imajın Trump için bir engel oluşturduğunun bir yansımasıdır.
Ayrıca, Başkan Trump’ın Körfez’deki ziyaretini önemli kılan unsurlar arasında küresel ekonomik dinamikler yer almakta. Uzun süredir krize sürüklenen küresel ekonomi, Rusya-Ukrayna çatışmasının ardından birçok ülkede borç sıkıntısı yaratıyor. Bu durum, dünya genelinde askeri harcamaların artması ve ekonomik rekabetin yeni bir evreye girmesiyle birlikte ABD’nin önceliklerini şekillendiriyor.
Trump’ın Körfez ziyaretine İsrail’i dahil etmemesi, görüşmeler esnasında verdiği mesajların, güvenlik merkezli bir anlayıştan ziyade ekonomik işbirliklerine dayalı yeni bir bölgesel düzene yöneldiğini gösteriyor. Milyarlarca dolarlık enerji ve teknoloji anlaşmaları, İsrail’in endişelerinin göz ardı edilmesinin bir kanıtı olarak öne çıkıyor.
ABD ve İsrail arasındaki ilişkilerde gerginlik sürerken, Trump yönetiminin, Ortadoğu’daki jeoekonomik konumunu yeniden elde etme çabaları dikkat çekiyor. Bu yaklaşım, Körfez ülkeleri ile kurulan ekonomik iş birliklerinin yanı sıra, Trump’ın İsrail’i risk unsuru olarak görmesine yol açmıştır.
Beyaz Saray, Trump’ın Körfez ülkeleri ziyaretini “Orta Doğu’ya tarihi bir dönüş” olarak nitelendirirken, Trump’ın, Joe Biden yönetimi nedeniyle Orta Doğu’yu kaybetme endişesini dile getirmesi,
Bildirimler