AÇIK
SABAHA KALAN SÜRE
İsrail, Cuma sabahı erken saatlerde, özellikle İran’ın Tahran kenti olmak üzere Natanz ve Fordov gibi nükleer tesislerin yanı sıra balistik füze üretim alanlarını hedef alarak saldırılar gerçekleştirdi. Başbakan Benyamin Netanyahu’nun “Yükselen Aslan Operasyonu” olarak adlandırdığı bu harekat, sonuçları itibarıyla İran’ın önde gelen askeri yetkililerinin ve bilim insanlarının hayatını kaybetmesine yol açtı.
Operasyonun Amacı Nedir?
İsrail Savunma Kuvvetleri, yaklaşık 200 savaş uçağı ile 100’den fazla İran hedefine saldırdı. Vurulan hedefler arasında Natanz uranyum zenginleştirme tesisi, balistik füze fabrikaları ve milletin askeri üsleri yer aldı. İsrail, kendi nükleer programı üzerinde yıllardır süren sessizliğin çelişkisiyle, İran’ın nükleer silah geliştirme ihtimali bahane edilerek ‘önleyici’ saldırılar düzenlediğini öne sürdü.
Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşması’na taraf olmayan ve çok sayıda nükleer başlığa sahip olduğu tahmin edilen İsrail’in, aynı anlaşmaya taraf olan İran’ı yalnızca şeffaf olmamakla suçlayarak askeri müdahalelerde bulunması, uluslararası kamuoyunda ‘çifte standart’ eleştirilerine yol açtı. ABD Başkanı Donald Trump, önceden yaptığı açıklamalarla İran ile iyi bir anlaşmanın eşiğinde olduklarını belirtmiş ve İsrail’e olası bir saldırıdan kaçınması için çağrıda bulunmuştu. Netanyahu’nun bu çağrılara kayıtsız kalma nedeni ise tartışmalara yol açan bir konu oldu.
İsrail – İran Gerilimi: Siyasi Bir Hamle mi?
İsrail’in İran’a düzenlediği saldırıların ardında birçok sebep yer alıyor olsa da, askeri ve stratejik hedeflerin yanı sıra Netanyahu’nun iktidarını güçlendirme çabalarının da bulunduğu aşikâr. Hakkında yolsuzluk iddiaları nedeniyle zor bir durumda bulunan Netanyahu, İran tehdidini abartarak iç politikada dikkatleri başka yöne çekmeyi ve bu yolla kendi tabanını yeniden konsolide etmeyi amaçlıyor.
Özellikle Gazze Savaşı sonrasında iç siyasette büyük baskı altına giren Netanyahu hükûmeti, Hamas karşısında oluşan güvenlik algısını dengelemek amacıyla İran gibi büyük bir devlete karşı gerçekleştirdikleri bu operasyonla daha önceki başarısızlıkları telafi etme peşinde. 7 Ekim’de Hamas saldırısının ardından Netanyahu, ciddi bir güvenlik açığı ile eleştirilmiş ve kamu desteği önemli ölçüde azalmıştı.
Nitekim bu operasyon, Netanyahu için bir zafer algısı oluşturma aracı gibi değerlendiriliyor. Ayrıca, İran’ın nükleer tehdidini bertaraf eden bir lider olarak anılmak ve muhalefetin seçim çağrılarına yanıt vermek istemesi de dikkat çeken bir diğer unsur. Uluslararası ilişkilerde yaratılan kriz ortamında seçim yapmak mantıklı görünmüyor. Netanyahu, iktidarında kalma süresini uzatsa da bu stratejinin uzun vadede savaşın maliyeti, uluslararası tepkiler ve ekonomik dengesizliklerle sorunlara yol açabileceği unutulmamalı.
İran’ın Karşılık Verme İhtimali
İsrail’in saldırılarına İran’ın nasıl bir yanıt vereceği en fazla merak edilen konulardan biri. İran’ın büyük çaplı bir savaşa girmekten kaçınması bekleniyor. Ancak nükleer programından kaynaklanan prestij kaybını telafi etmek isteyeceği kesin. Saldırılar sonrasında İran, Tel Aviv ve Kudüs başta olmak üzere birçok hedefe 100-150 balistik füze ve insansız hava aracı ile karşı saldırılar düzenlemesine rağmen, bu saldırıların çoğu ABD destekli hava savunma sistemleri tarafından engellendi. Buna rağmen birkaç füze yerleşim bölg
Bildirimler