KAPALI
SABAHA KALAN SÜRE
ANKARA-BHA
Başkent’in sabahlarını simit kokusu sarar. Gri sabahlara altın bir halka olarak düşen simit, açlığın yanı sıra geçmişe, kültüre ve sıcak bir paylaşım duygusuna da hitap eder. Prof. Dr. Mehmet Haberal, Başkent Üniversitesi’nde kendi elleriyle yaptığı simitle bu derin anlamı somutlaştırdı. Bir akademisyenin, cerrahın ve toplum önderinin maharetiyle birleşen bu simit, gelenek ve emekle doluydu.
Bir eğitim kurumunun kurucusu olarak simit yoğurmak, sadece basit bir eylem değil, aynı zamanda kültürel bir iletişim kurma çabasıydı. Başkent Üniversitesi’nde, o gün sadece susam değil; aynı zamanda tevazu, emek, değer, hafıza ve aidiyet de yoğruldu.
Haberal’ın öncelikle hazırladığı simit, Başkent’in meşhur simidiydi. Dışı çıtır, içi yumuşak, karamelize olan bu halka, hem bir zanaatkâr titizliğini hem de bir hekimin hassasiyetini yansıtıyordu. Kıvamı, susamı, pişirme süresi ve taş fırının o eşsiz kokusu her detayda “mükemmel olması” değil, “hakkını vermek” adına bir yaklaşımı barındırıyordu. Çünkü bu simit, yalnızca bir yiyecek değil, aynı zamanda Başkent’in marka değeriydi. Bu değer, şehrin tarihinden, sokaklarının ruhundan, sabah gazetelerinin kokusundan ve çay bardağının buğusundan besleniyordu.
Simit, Başkent’te yalnızca bir karın doyurmanın ötesinde; sohbetlerin, paylaşımların, bekleyişlerin, çalışmanın ve dostluğun bir sembolüdür. Prof. Dr. Haberal’ın ellerinden çıkan simit, bu derin anlamları yaşatma çabasıydı. Başkent’in kültürüne, halkına ve lezzetine sahip çıkmanın en sade ama etkili bir yoluydu.
O gün devamında, gelen talepler üzerine Karadeniz’in sade simitleri de fırına girdi. Karadeniz’in tuzsuz ama yumuşacık simidi, Başkent’in asaletine Karadeniz’in doğallığını ekledi. Başkent Üniversitesi mutfağı, adeta Türkiye’nin sıcaklığını yoğurdu.
Bir eğitimcinin sadece bilgi aktarması değil, aynı zamanda kendi kültürünü paylaşması, öğretici bir eylemdir. Prof. Dr. Mehmet Haberal’ın yaptığı simit, bu anlamda bir iletişim dili haline gelmişti: “Ben buradayım, halkımla aynı sofradayım.”
Başkent simidi, marka değerimizdir. Ancak bu değeri yaşatanlar, sadece fırınlar değil; onun ruhunu anlayan, yaşatan ve paylaşan insanlardır. O gün Başkent Üniversitesi’nde simit yeniden yoğrulmadı; belki de Başkent’in hafızası, sıcaklığı ve inceliği yeniden şekillendi.
Bildirimler